23 Mayıs 2013 Perşembe

Şu Sosyal Medya Dedikleri Şey


Sosyal medya nedir ne değildir?

Öncelikle kutsal kütüphanemiz Vikipedia'nın verdiği tanımı paylaşmak ve bunun üzerinden gitmek istiyorum.
"Sosyal Medya Web 2.0'ın kullanıcı hizmetine sunulmasıyla birlikte, tek yönlü bilgi paylaşımından, çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemidir.
Zaman ve mekân sınırlaması olmadan (mobil tabanlı), paylaşımın, tartışmanın esas olduğu bir insanî iletişim şeklidir. Sosyal medya platformlarında insanlarla buluşur ve iletişimde bulunursunuz. İnsanlara yardım eder, yardım alır, sorularına cevap verir ve kendi sorularınızı sorarsınız. Bu bakımdan sosyal medya resmi olmayan eğitim yollarından da bir tanesidir" – Midir?
Genellikle cicili bicili yorumların yapıldığı, yaradılışında da aslında ana düşüncesi bu olan sosyalliğin e halidir. Fakat değişen ve gelişen dünya düzeninde varoluşu itibari ile mutasyona uğrayan kurbandır sosyal medya. Kendisine hakaret edilerek sadece Facebook ve Twitter sanılan minnak bir oluşum değildir. Sosyal Medya beyindir. Beyin nasıl ki yalnızca o resimlerde çizdiğimiz iç içe geçmiş borular değilse o da lacivert ve turkuazdan ibaret değildir.
Yayın ve yayıncı gözü ile bakarsak bir nevi özgürlükler bütünüdür. Yazmaya çekinen kişilerin çoğunlukla olduğu günümüzde, kendisi üzerinden yayın yapmaya olanak veren bir araçtır.
Çoğu kimsenin düşüncesini dile dökemeyip yazıya döktüğü ve insanlara ulaştırdığı platformdur.
Bazen süper tasarımlı bloglar yaratıp sevgiliye laf sokma yeridir, olsun onlara da saygı duymak gerekir. :)
Peki artısı nedir?
Küf tutmuş dosyaların fevkalade bir rahatlıkla asır boyu saklanacağı piramittir.
Çok uzaklarda kalmış, görme şansımız mutlak surette görememek olan kişileri,durumları,yerleri bir tık ile getiren Jetgiller kabilesindendir.
Bizim okul zamanımızda ansiklobedilerde saatlerce arağımız bilgileri Sabrina modunda parmak hareketi ile önümüze getirir.
Herşeyden kopuk yaşarken bile sağda,altta,üstte bir şekilde gündemden haberdar olmamızı sağlar.
Müzik dinletir türkü söyletir.
Müzik marketlerde CD peşinde koşmaya son verip ÜCRETİ DAHİLİNDE sesi duymamızı sağlar.
Tek zaafiyeti sanırım güvenliktir. E hali hazırda bir FBI ajanı olmadığına göre kimse fazla önemli değildir.
Sosyal Medya tıpkı bir kalem gibidir, doğru kullanıldığında bir bestseller yaratacaktır, aksi kullanımda ise bir silahtır. Yöneltebilmek sade ve sadece bizim elimizdedir...




18 Mart 2013 Pazartesi

ŞU CV DEDİKLERİ ŞEY?

Mezun olmaya yakın başlayan bir telaşenin, gün görmüş feleğin çemberinden geçmiş haline biz kısaca CV, yurt dışındakiler ise havalı şekilde açıp Curriculum Vitae diyor. Tamam diyor da nedir bu CV ?
Özünden anlaşılamayacağı üzere Türkçe hale getiriyor ve kısaca özgeçmiş diyoruz. Amaaaaan o ne ki, iki eğitim bilgisi, ikide staj falan birşeyler atıver al sana özgeçmiş diyorsunuz belki ve işte burada yanılıyorsunuz... Ne yazık ki öyle değil artık siz giderken CV dönüyordu öyle kolay papuç sanmayın siz onu...
Öncelikle onu yola getirmenin yollarını arayacaksınız, aç Word, seç Time News Roman puntoyu da ayarla 10'a ne şiş yansın ne kebap derseniz yollarınız o an ayrılıverir anlamazsınız. Artık özgeçmişleri geçmiş formatından çıkarıp geleceğe uyarlama vakti geldi de geçiyor bile.
Bu sebeple bundan sonra ki cümlelerimde özgeçmiş değil özgelecek ifadesi kullanacağım.
Hanginiz işe girmek için o belgeyi hazırlarken yapmak istediklerinizden, hangi yönünüzün nasıl kuvvetli olduğundan, girmek istediğiniz pozisyonun eksilerini nasıl artıya geçireceğinizden söz ettiniz?  Eminim ki çoğunuzun (bir zamanlar benim yaptığım gibi) aklına bile gelmedi bu. Çünkü gelse bile mevcut sistem dahilinde  (sistemleri de deşeceğiz rahat olun) bunları dile getirmeye çekindiniz, gelecekten söz etmek yerine yalnızca geçmişten söz ettiniz oysa düşündüğünüz de eski iş yerinde ne yaptığınız kimi ne ilgilendirsin ki? Siz şuanda orayı terk ettiniz, önünüzde hayaliniz bol köpüklü işiniz duruyor ve bunları bilerek hala geçmişi karıştırıyorsunuz ve hayalinizi yazamıyorsunuz. Yıllar önce Da Vinci bile bunu düşünüp yapmışken biz neden yapamayalım? bknz: Vinci'den Mektup Var
Tabi bunları yaparken de dikkat edilmesi gereken önemli bir husus elimiz kolumuz olan kariyer siteleri üzerinden yapılan başvurulara ooo piti pitiii diyerek rastgele başvuru yapmamamız gerektiği. Eğer böyle ilerleyen amaçsız bir başvuru sürecindeyseniz değil Vinci mektubu, dünyaları yazsanız kurtaramaz sizi, çünkü şirketler kim kaç yere başvuru yapmış görüp ve sizi buna göre süzebiliyor. 10 kez başvuru yapıp 2'sinden geri bildirim almak mı yoksa 100 başvuru sonrasında Allah'ım niye beni kimse aramıyor demek mi ideal olan, tercih sizin.
İşçi, işveren ve işsiz bitmediği sürece bu konular bitmez bir sonraki konumuz ilgi alanım olan Creative Curriculum Vitae :)
Son olarak dipnot: Cesaret Et!

Da Vinci'den Milano Dük'ü Ludovico Sforza'ya Mektup Var


“Saygıdeğer Lordum, kendilerini savaş araçlarının mucidi ve ustası sayanların kanıtlarını yeterince görüp inceledikten, icatlarını ve bunların kullanışının mevcut olanlardan hiçbir farkı olmadığını gördükten sonra, zat-ı âlinize sırlarımı tanıtmak, bilahare sizin için uygun olan herhangi bir zamanda, aşağıda özetle belirtmiş olduğum bütün konuların etkin olarak tanıtımını yapmak üzere hiçbir ön yargım olmaksızın Ekselansları ile temas etme cesaretini kendimde gördüm.
1. Çok hafif ve güçlü ve kolayca taşınmaya uygun köprüler için planlarım var.
2. Bir yer kuşatıldığında hendeklerdeki suyun nasıl kesileceğini ve sayısız miktarda… uzayan merdivenlerin ve diğer araçların nasıl yapılacağını biliyorum.
3. Setlerin yüksekliği ve arazinin veya konumunun kuvvetli olması nedeniyle bombardıman yaparak yıkmak mümkün olmadığında bir kaleyi veya sığınağı kayanın üzerinde inşa edilmiş olsa dahi tahrip etmenin metodlarını biliyorum.
4. Çok kullanışlı ve kolay taşınabilir, dolu gibi küçük taşlar atan toplar yapmak için planlarım var.
5. Eğer muharebe denizde meydana gelirse, taarruz ve savunma için çok uygun makineler yapmak ve en ağır topların ateşine, baruta ve dumana mukavemet edebilecek gemiler inşa etmek için planlarım var.
6. Belli bir noktaya ulaşmak için bir nehrin altından geçmek gerekse bile hiç gürültü çıkarmadan yer altından tüneller ve geçitler kazmak için yöntemlerim var.
7. Güvenli ve taarruza dayanıklı, düşman saflarını top ateşiyle geçebilecek ve böylece çok sayıda askerin kaybını önleyecek kapalı araçlar da yapabilirim. Bunların arkasından piyadeler zarar görmeden mukavemetle karşılaşmadan ilerleyebilirler.
8. Keza ihtiyaç olursa, şimdi kullanılanlardan oldukça farklı, güzel ve kullanışlı şekillerde toplar, havanlar ve hafif mühimmat yapabilirim.
9. Top kullanmanın mümkün olmadığı yerlerde, sapanlar, mancınıklar, tuzaklar ve fevkalade etkin başka makineler temin edebilirim. Kısaca, değişik koşulların gereğine göre sayısız farklı çeşitte taarruz ve savunma makinesi yapabilirim.
10. Barış zamanı, resmi ve özel binaların inşaasında ve suyun bir yerden bir başka yere naklinde sizi mimarlıkla uğraşan herhangi biri kadar tatmin edeceğime inanıyorum.
11. Aynı zamanda mermer, bronz veya kil ile heykel ve kim olursa olsun başkalarınınkiyle mukayese edildiğinde daha öne çıkacak resim de yapabilirim.
12. Dahası, babanız Prensin aziz hatırasını ve ünlü Sforza malikanesinin şan ve şerefini ebediyen yaşatacak bronz at işini alabilirim.
Ve eğer yukarıda belirtilen şeyler herhangi birine imkansız ve uygulanamaz görünecek olursa, bunları parkınızda veya Ekselanslarını memnun edecek başka bir yerde denemek üzere naçiz şahsımı hizmetinize sunuyorum.”

20 Şubat 2013 Çarşamba

Para mı Hayal mi ?

Yeni dünya düzeninde herşey o kadar karmaşık bir hal aldı ki, hayallerimizin eğitimini değil acaba hangi meslekte daha çok iş ve para buluruz eğitimi alıp o mesleğe yöneliyoruz sonrası malum; yanlış teşhis veren doktorlar, savunma yapamayan avukatlar, para ile yazan gazeteciler ve kaçak inşaatta uzmanlaşan mühendisler...
Bir cüzzamlıyı severek iyi eden doktor, para değil doğruları ve doğru insanları savunan avukat, kelimesini okumaya kıyamadığımız tepemizde taşınacak gazeteci, yaptığı projelerle yarattığı eserlerle gurur duyulan bir mühendisin bu sistemde yeri yok çünkü insanlar paraya açlar. Herşey para iken kim sevdiği şeyi yapabilir ya da hayallerinin üzerine gidebilir ki?

(Yüksek Lisans yapmak üzere olan birinin; yani benim kalemimden çıkan, inanmak mı kazanmak mı sorusuna cevap bulamadığım satırlar ... Sanırım bu düzende varoldukça cevap zorlaşacak ama ben parayı değil hayalimi seçtim darısı tüm kararsızların başına. )